4 Şubat 2007 Pazar

Kek Hazırlama Operasyonu Tamam

Şubat ayının gelmesiyle birlikte nihayet İstanbul'da beklediğimiz kış gelir gibi oldu. Fakat soğuk kış günleri çok uzun süreceğe benzemiyor, ilkbahar göz açıp kapayıncaya kadar gelecek. Kış mevsimini kazasız belasız atlatan kolonilere artık yavaş yavaş kek verme zamanı da geliyor.



İstanbullu arıcı arkadaşlar olarak kek hazırlama işini el birliği ile halletmek için sözleştik ve oldukça soğuk bir pazar sabahı, İstanbul Sultanbeyli'de kek yapılacak yerin önünde buluştuk.

Soldan sağa arıcılar, Adnan, Yalçın Sezer, Murat Çakır, Pekan ve Murat Döner.



Pudra şekeri hamur yoğurma makinesine döküldü. Makine 3 çuval kapasiteye sahip olmasına rağmen, kek 1 çuvallık partiler halinde yapılıyor çünkü normal hamura göre sert olduğu için motoru zorluyor.



Kek hazırlarken tecrübeli arkadaşlar en iyi kıvamın 1 çuval yani 50 kg pudra şekerine 14 kg bal atılarak elde edildiğini söylüyor.



Kekin içine herhangi bir katkı maddesi atmadık. Sadece bal ve pudra şekerinden ürettik. Bir çok eski kaynakta işi süslemek için soya unu, süt tozu, yumurta akı vs önerilse de, yapılan araştırmalarda en iyisinin sade pudra şekeri ve bal olduğu sonucuna varılmış.

Soya unu eğer kovanda polen varsa arılar tarafından doğrudan dışarı atılıyor. Süt tozu ve süt mamulleri de laktoz içerdiği için arının sindirim sistemine zararlıymış. Yumurta akı vs gibi katkılar da kekin kısa sürede ekşimesine neden oluyormuş.

Bu arada Adnan arkadaşımız kendi yaptığı kekin içine bir miktar vitamin takviyesi yaptı. Fakat siz siz olun vitamin dışında özellikle antibiyotik türü ilaçları kesinlikle keke katmayın.



Arıcılığın en güzel özelliklerinden birisi de, arıcılar arasındaki gönüllü dayanışma alışkanlığı. 8 Çuval kek elbirliği ile hiç yorulmadan halloldu.




Alemdağda ikamet eden ve Sultanbeyli'de olduğumuzu duyan Bahtiyar Kor da hemen yardımımıza geldi.

1 Şubat 2007 Perşembe

Meraklısına Arıcılık Masalları

Toplum olarak masal anlatmayı ve dinlemeyi çok seviyoruz.

Arıcıların masallarıyla ilgili küçük bir derleme yaptım. Birçoğu hepimizin bildiği şeyler, benimkisi küçük bir hatırlatma.

Arılar kışın tavuk yermiş. Eski arıcılar karakovanları beslemek için kışın arıya tavuk verirmiş, kara kışta arı bunları afiyetle yer, ilkbaharda sadece kemikleri kalakalırmış. Arıcılar boşuna uğraşmayın yani kekti, şekerdi 2 tane banvit piliç işlem tamam.



Efendim arı kendi sırrını ortaya çıkarmazmış. Ecnebiler camdan kovan yapmış, arının hareketlerini izlemek için, ertesi gün bi bakmışlar cam simsiyah.

Sonra böyle olmaycak kamera koyalım demişler, içerideki mikro kamerayı da hemen kapatmış arılar.

İnternetten izlediğimiz kovan içi videolar Mars'taki arılıklardan çekilmiş olmalı, dünyadaki arılar buna izin vermediğine göre.

Bu da arıcıların çok işine gelen bir masal; arı gündüz getirdiği nektarı peteklerde depolar ama gece verilen şerbeti kendi ihtiyacı için kullanır, bala karıştırmazmış. Yani bal getirme mevsiminde arılara geceleyin şerbet vermenin hiç bi sakıncası yokmuş. Aman arıcılar sakın kuşluk vaktinden sonra şerbet vermeyin, adınız sahteciye çıkar.

Bu da bal tüccarlarının hoşlandığı bir masal olsa gerek. Sattıkları balın gerçek olduğunu ispatlamak için yazmış olmalılar. Gerçek balla sahte balı birbirinden ayırmanın en kolay yolu kibrit veya kopya kalemi metoduymuş. Kopya kalemi bala sürülüp yazı yazılır. Eğer kağıdı boyuyorsa bal sahtedir. Bir de içine kibrit batırılıp beklenir, sonra kibrit yakılmağa çalışılır. Bal sahte ise kibrit yanmaz gerçekse yanarmış.

İhracatçı arkadaşlar boşu boşuna labaratuvar analizlerine para vermeyin, bi kopya kalemi bi kibrit işlem tamam.

Sevgiyle kalın.